30 Ekim 2011 Pazar

Otuza dört kala

Tipik hatta klişe bir amerikan filmi sahne başlar seminerdeki konuşmacı topluluğa "Kendini hayatınızı elinize almaya hazır mısınız" diye sorar tüm kafalar aynı anda evet anlamında sallanmaya, uğultular yükselmeye başlar....

Veya ikinci klişe senaryo "Bir kitap okudum hayatım değişti diyenlerden misiniz" diye sorar televizyondaki yüz "eğer öyleyse hemen şu numarayı arayın ve bize katılın" diye devam eder.....

İki ay sonra 26 bitecek... 30'a dört kala olacağım... Evet çok klişe ama bir kitap okudum ve hayatım değişti, farkındalığım arttı diyeyim... Bence zaten hiçbir kitap okuduğunuz anda bizi değiştirmez sadece bizi olaylara karşı daha farkında kılar. Şimdi bu kitaba göre bizi engelleyen tüm o kötü hissiyat ve karın ağrısı kendi iç sesimiz kendi egomuz.. mesela benim bir işim var ama mutlu değilim sürekli işi bırakmayı düşünüyorum ama aynı anda aklıma gelen  işte o ne der bu neder sigortaydı maaştı zırt fırt gibi düşünceler bizim egomuz... Egomuz genelde bizi engellemeye yönelik çalışır örnek olarak "o arayıncaya kadar onu aramayacağım" falan gibi....

Ben kendi egoma yaklaşık üç senedir yenik düşüyorum, geçenlerde okuduğum bir yazı 2011 senesi isteklerini kalpten dileyenlerin senesi olacak diye yazıyordu. 2011'in bitimine iki ay kala zararın neresinden dönersen kar mantığı veya geçenlerde sevdiğim bir arkadaşımın yaptığı "gerçek türkler hep son dakikada gelenlerdir" benzetmesi gibi son dakkika golü ile kurtulmayı diliyorum.

Hepimiz biliyoruzki sürekli birşeyleri erteliyoruz, sonra yaparım sonra söylerim sonra ararım... Benim sonram tam üç yıl oldu, dur biraz daha bekliyeyim, belki düzelir, öyle değil böyledir. Kendimi dinlemeye hiç vakit ayırmadım sonra dinlerim diye....

Sonra hesabını sorarım diye hesabını açık bıraktığım da birçok insan oldu... (bu ayrı bir konu)

Ben geçte olsa artık kendi hayatımın kontrolünü elime alıp yapmam gerekeni yapmayı düşünüyorum.... Bazen tesadüf sandığınız şeylerin ise öyle olmadığına inanmanız kendi içinizdeki gücü görmeniz gerekiyor....






11 Ekim 2011 Salı

Kaç zaman olmuş geyiği yapmayacağım

Yok öyle benden kaç zaman olmuş yazmamışım geyikleri. Sizde farkındasınızKİ bayağı olmuş. Geçen gün böyle boş boş otururken fark ettimKİ ben en çok birşeylere mecbur olmayı sevmiyorum.  Yanlışlık yok her iki Kİ de büyük.

Bende çiçek böcek moda aşk blogu yazmak istiyorum ama hayat çiçek böcek moda ve aşk değil. Şöyle başlasın istiyorum tüm cümleler bugün falancayla filanca yerdeki mağazanın indirimine gittik.. Bu arada önemli not çok fazlada öyle blog takip ediyorum saygım sonsuz onlarda olmazsa ben nerden bilirim ne nerde satılıyor falan falan..

Susan Miller'dan ekim ayı burç yorumlarını okumayanlar daha yolun yarısındasınız hemen açın okuyun...

Geçen gün milyonbirinci kere Alice in Wonderland'i izledim, o filmde hayata dair çok ders var almasını biliyorsanız.

Birşeyler daha söylemek istiyorum ancakKi kafamdan geçenler dilimden dökülmeden otosansür uyguluyorum haberiniz olsun.

Hadi şimdi next deyiverinde şöyle çiçekli böcekli bloglara bir göz atın. Arayıda açmam merak etmeyin canlar.