26 Kasım 2010 Cuma

Atamamışken üstümden İspanya Havasını

Atamadım hala üstümden, ben şu an oranın saati ve havasında yaşıyorum, hala bir nefret etme durumum var.... Oraya gidip buraya döneceğim günü iple çekmek istiyorum...

Ofiste pencereden dışarıyı seyrediyorum, yağmur bulutları hızlı hızlı yer değiştiriyor..... Karşı tarafta bulunan kümesteki horozlar ötüyor.... Temiz bir hava var.

Dün turdaki bir kaç kişiye mail attım, birde ispanya'da yaşayan eski üniversite arkadaşıma...

Turdaki arkadaşım hemen cevap yazmış, hani öyle olurya bir heyecan böyle mailleşilir sonrada unutulur gider...

Eski üniversite arkadaşımda "coolluktan" yıkılan bir cevap atmış rerörerö demiş yani kendisi Barcelona'da yaşıyor bu arada, herkesin verdiği tepkiyi veriosun falan... Sanki tohumdan yetme Barcelonalı görsen.. Allam dedim kabahat bende zaten...

Tatil boyunca gezmek ve yemek yemek haricinde başka hiçbirşey ile ilgilenmedim, internet falan hak getire....

Şimdi bakmadığım, okumadığım mailere bakıyorum, facebukumda ana sayfada beliren durum iletilerine falan bakıyorum yada saçmalamış facebukun alakam olmayan insanların resimlerine yapılmış yorumları çıkarmasına bakıyorum...

Ne kadar uzakta olsa da gerçek dost herzaman ordadır, yanındadır.... Ankara'da gerçek anlamda hiç arkadaşım kalmadı (Osman sözüm sana değil alınma haaa=) )

Dönünce gördümkü, mailler atılmış, döndün mü tatil nasıl geçmiş diye sorular sorulmuş... Mutlu oldum belki sadece şu ara ile sınırlı olan nefret etme ruh halime iyi geldiler...

Oturdum cevapladım hepsini anlattım birer birer......

Hafta sonu kıçı kaldırıyımda, bilgisayara aktardığım resimleri burayada koyuyum.

Bide haftasonu Harry Potter'a gitmek farz oldu artık...

Paulo Coelho bugün ne tweetlemiş, demişki "kazanamaman kaybettiğin anlamına gelmez" demiş.

Ben de diyorumki, kazandığını sananda herzaman kazannış olmaz, kaybettikleri daha fazla olabilir diyorum..... Benden de alıntı yapsın yeni kitabında...

25 Kasım 2010 Perşembe

İspanya gönlüm sende kaldı...

Ne kadar güzeldi, Ankara'dan kopmak, bir haftalığına herşeyi geride bırakmak..

İspanya bikere çok güzel, hep en çok gitmek istediğim yerler arasındaydı, sonunda benim canım annecim saolsun beraber gittik.

Kötü bir haber malesef Xavi ile tanışamadım, ama olsun bir sonraki İspanya gezimde mutlaka uğrayacağım kendisine, ama orda televizyonda izlediğim kadarıyla takımla ilgili bir sorun mu birşey varmış....

Tempo turla gittik, zaten Tempo turla gözüm kapalı giderim, tur rehberimiz mükemmel bir rehber olan Selahattin Bey'di, kendisi 17 senedir İspanya'nın güzide şehri Malaga'da yaşıyormuş...

O kadar güzel, anlattı, gezdirdi çok mutlu ve memnun döndük. 6 günde 7 şehir gezdik, bavul aç kapa uzmanı oldum ama muhteşemdi...

İspanya halkı genel olarak güzel bir halk valla hiç çirkin birini görmedim, tüm kadınlar şık vallahi, göçmen olarak Fas halkı çok fazla....

Siesta yapıyorlar dükkanları öğlen kapatıyorlar öğleden sonrada açıyorlar, pazar günleri her yer kapalı ama her yer.

Bunların bizim YKM, Amerikalıların Macy's diye bir çarşıları var El Corte Ingles diye, ispanya'ya bayağı bir iş olanağı sağlıyor hatta rehberin anlatığına göre firmanın biraz baskısı ile hükümet kararlarını falan bile değiştirebiliyormuş. Pazar günleri oda kapalı.....

Güneye doğru indikçe tabi, havalar ısınıyor, biz Madrideyken bi ara sağnak yağdı sonra geçti zaten, şemsiye satan çinlilere gün doğdu. 3,5 Euro'ya sattılar bize....

Alışmışız Türkiye'de şişe suya 1 liradan az vermeye orda 1 Euro 2 lira gibi, tadı bizim damak tadımıza en uygun olan marka Lanjaron markası.

Madrid, Toledo, Cordoba, Granada, Malaga, Sevilla ve Barcelona'yı gezdik.

Ben gönlümü Sevilla ve Malaga'ya kaptırdım..... Havada güzel.

Hele Malaga mükemmel, deniz kıyısı sıcak, güzel. Bizim rehber orada yaşıyormuş zaten.

Müzeler, katedraller gezdik, şaraplar içtik, fazla fazla deniz ürünleri yedik... Biraz balık yemesem iyi olabilir =)

İspanyollar çok fazla ingilizce konuşmuyorlar, bendeki ispanyolcada zaten yok desek daha doğru olur. İşte yol sorarım, yemek, alışveriş falan o kadar. Kasaya gidiyorum süper alışveriş mesela hediye paketi olsun mu diye soruyor tak orda "now in english" diye hooop ingilizceye geçiyoruz.

Tip olarak çok çok bir farkımız olmadığından herkese İspanyolca konuşuyorlar..

Herkes kemik gözlük kullanıyor, valla çerçevesiz gözlük kullananı görmedim. Kadınlar hep fular takıyor ve bakımlılar....

Barcelona, Katalan olduğu için Katalanca konuşuyorlar, tüm yol levhaları katalanca altında İspanyolca yazıyor gerçekten çok farklı iki dil. Onun için Barcelona'da yaşama arzumu bir süre erteledim İspanyolca bilmeden birde Katalanca rüzgarına kaptıramayacağım kendimi.

Barcelona insanların denizede girebildiği ender büyük şehirlerden biri. La Rambla caddesi gece gündüz kalabalık ama tabi geceleri daha kalabalık.. Rambla, ispanyolcada nehir yatağı demekmiş, nehir yatağını kapatmışlar.

Gaudi'nin eserlerini gezdik gördük... La Sagrada Familia katedralini gördük, La Boqueria'yı. Görmemiz gereken birçok şeyi gördük...

Görmediklerimizde bir başka geziye nasip....

Oteldeyken televizyon izledim, ispanyolcamı geliştirdim, fransızca bilmek avantaj oldu... Ama hızlı konuşuyor bu millet....

Yanlız gittiğimde anladımki, başka bir yere gittiğinde insan eski alışkanlıklarınıda geride bırakması gerekiyor, bu alışkanlıklar arkadaşlıklarıda kapsıyor, yeni bir hayata oranın alışkanlıklarıyla başlıyorsun... Yeme alışkanlıkların bile değişiyor, en basitinden sabahları kahvaltıda zeytin yerken artık kahvaltıda zeytin yiyemiyorsun....

Diyorumki şöyle Madrid'de bir sanat tarihi masteri yapsak, veya bir şekilde Sevilla yada Malaga'ya gitsek... Ohhh ne güzel olur....

15 Kasım 2010 Pazartesi

Ben gidiyorum elimde bavulum...

Ben gidiyorum, belkide hayatımda görmek için en çok can attığım yere gidiyorum. Belki aradığımı bulamayacağım ama ben gidiyorum. Bavulum hazır, yüreğim pırpır....

Çok eşya yok içinde az eşya koydumki, sevinçlerim, hüzünlerim, hayal kırıklıklarım için daha fazla yer olsun diye...Hepsini yanımda götürüyorum... Park Guel'de bir kısmını, Flamenko'da diğer kısmını, Sagrada familiada diğer kısmını bırakıcam. Hüzünlerimi, hayal kırıklıklarımı bir kenarda toplıcam... Umutlarıma daha sıkı sıkı sarılıcam...

Sanki artık benimde gitmem gerek... En çok ben yaşadım geçmişte...Belkide o zaman bu zamandır, tam 4 kere gitme teşebbüsünde bulunduğum zaman belki bu zamandır....

Ben gidiyorum şimdi ama geri geleceğim... Daha yeni herzamankinden daha seri...

Bavulum hafiflemiş geri gelicem... O kadar çok biriktirmişimki... Sanki yarın yokmuş gibi gezicem, gülücem, yemek yiyicem, resim çekicem....

Hadi sağlıcakla kalın, soran olursa umutlarının peşine düştü diyin...

Buda benden size gelsin.... Empire of the sun- We are the People....

9 Kasım 2010 Salı

Biz insanoğlu maymun iştahlıyız...

Evet öyleyiz, alması için annemize yalvardığımız oyuncak, alındığı anda vazgeçeriz. Hayalimizdeki insana ulaşınca yaa aslında çok da öyle değilmiş diye vıdı vıdı ederiz. Hayalimdeki işe girdim deriz, ilk izin zamanı geldiğinda alamayınca ama benim eski masa başı işim daha iyiydi deriz....

Evet biz vageçeriz, sevmekten, gülmekten, konuşmaktan, dinlemekten hep vazgeçeriz.....

Bende şu aralar Facebukumdan vazgeçiyorum daha bir Twitter odaklı oluyoru.. Ne saçma sorun değil mi.... Benim canım facebukum twittera yenildi... haa bu arada twitterda daha fazla gülüyorum, iyiki Şebnem Bozokluyu okuyorum bu arada o kim ki diyenlere Canım Ailem dizisindeki Meliha....

Dün Duygu aradı, ben yarın sabah gidiyorum diye, oda gitti, oda Google'da çalışmaya Irlanda'ya gitti, bakınız dünyanın başka bir ucundaki diğer evim... Newyork'ta, Londra'da, Boston'da, Avustralya'da vardı, Istanbuldakileri saymıyorum bir de Irlanda eklendi bunlara... Tabi hepsine gidemedikten sonra ne işe yarar bu.

Gitmeme çok az bir süre kaldı ama inan ben hiç birşey yapmıyorum daha bavulumu bile çıkarmadım, ne kıyafet koyucam hiçbir fikrim yok...

Yeliz gitti geldi, havalar valla aynı bizim buradaki gibi dedi sevindim, sevmem ben öyle soğuk, kalın giysiler falan....

Bu İspanya gezisinin ruhuma çok iyi geliceğini hissediyorum... Hani filmlerde bir dış ses vardır, vıdı vıdı anlatır.

Bu gezi içinde beynimin içindeki dış değil iç ses.... genç kız bilmiyorduki aslında bu gezi onun için çok önemliydi, hiçbirşey eskisi gibi olmayacaktı döndüğünde diyor...

Kim konuşuyor yaa kafamın içinde....

8 Kasım 2010 Pazartesi

Nasılda geçti güzelim haftasonu

Nasılda geçti güzelim haftasonu, cumartesi günü haftaiçi biletlerini almış olduğumuz New York'ta 5 Minare filmine gittik, ayy içim bayıldı. Olmamış....

Pazar günü, Abiye Kuzu tabiriyle Mikemmeldi, bayılıyorum pazar günleri evde oturmaya, kahvaltımı yaptıktan sonra tv karşısında annemle magazin programı izlerken, nescafemi yudumlamayı...

Öğleden sonra canım sıkıldı, havuçlu kek yaptım, bu sefer kendimi aştım vallahide billahi, ofise getirdim. Emre ben bunu bitiririm sende kalsın dedi, biliyorum ki bitirirdi, öğleden sonra çay ile yeriz bizde....

Nedense yıl arayla yapıyorum havuçlu keki, en son geçen sene yapmışım gene çünkü Emre'de bende aşağıdaki ofisteydik, ama o sefer hepsini yemişti Emre hahaha.....

Sabah bankaya gittim yurt dışı çıkış harcınıda yatırdım..... Bu ne yaaa ben gidiyorum diye herkes önceden bi İspanya turunda!!

En son Yeliz gitti, oda bir anlatsın bakalım nasılmış, zaten Özge saolsun çok yardımcı oldu....

Son bir kaç gündür gene kafam çok fazla düşünce ile doldu taştı, ama diyorum en azından hava daha güneşlide balkona ve ya dışarı çıktığımda yaşam enerjisi ile doluyorum...

Acaba ben mi abartıyorum bazı şeyleri...

5 Kasım 2010 Cuma

Canım Ankara sen üzülme....


Evden çıkmadan önce gazeteyi okuyordum, H&M yarın sabah saat 6:00'da İstanbuldaki ilk mağazasını açıyormuş, gelen ilk 200 kişiye özel süprizleri olucakmış.... Ahh biz sevgili Ankaralılar ne yapsın peki....

H&M'in bence herkesin kalbinde, hayatında özel bir yeri vardır, her kadın güzel giyinmek ister, uygun fiyata alışveriş yapmak ister..... H&M herkese hayatında bir kere bi lezzeti yaşatır. Konu ne olursa olsun belki sadece bir saç tokasıdır, yada basit bir bileziktir, ama siz onu uygun fiyata güzelini ve şık olanını alabilirsiniz....

Şimdi H&M uygun fiyata falan satıyor, birde üstüne üstlük bir kaç senedir, ünlü isimlerle birlikte çalışıyor.. Bu ara Lanvin ile birlikte çalışıyor. Normalde Lanvin, veya başka bir markanın herhangi bir ürününü alma şansı olmayan bizler için bence çok güzel....

İstanbuldaki elemanları eğitmeleri için yanlış hatırlamıyorsam Almanya'dan eleman getirmişler...
Umarım bizim sevgili insanlarımız bu güzelliği mahvetmezler....

Zamanında bir arkadaşım (tabikide kız olmayan) H&M'den yaptığım alışverişi görünce beni sürekli alışveriş yapan biri olmakla suçlamıştı. Ama asla anlayamazdı H&M kültürünü, aslada anlayamayacaktı....

H&M hakkında bilgi verdikten sonra başlığıma dönmek istiyorumki şu aralar tüm moda blogları H&M'in Lanvin koleksiyonu üzerine yazılar yazmakta...

Diğer konu ise Evimin herşeyi Ikea hakkında..... İstanbula açtı, İzmire açtı, Bursaya açtı.... Nerede benim canım Ankaram, yok...

Çünkü daha yeni açılıyor, benim canım Ankaram daha yeni tanıycak, daha yeni ucuza lezzetli yemek yemenin tadına varıcak, daha yeni o küçük kalemleri avuçlayıp cebine indiricek ve bundan mutlu olucak, işveççe okumaya çalışıp eğlenicek....

H&M ne zaman gelir Ankara'ya hiç bilmiyorum, yakınlarda gelmez ama fakat ben isterimki açsın bir mağaza Kentparka....

Kentpark diyince, FCUK nereye açılmış..... Kentpark'a hemde nerden önce bilin bakalım, İstanbul'dan önce....

Hangimiz önde hangimiz arkada bilemedim... Ama sen üzülme canım Ankara....

4 Kasım 2010 Perşembe

Get out while you can...

Hava bahardan kalma pastırma yazı.... Sonrasında gelicek soğuk ayaz falan ben hiç sevmem allahtan, kışı sevmeyen insanlarla birlikte çalışıyorumda dert ortağı oluyoruz.

Kışı sevmeyen bir insan olarak, kıyafetleriminde gayet kışa uygun olmadığının farkına vardım, yazın giyinirken hiçbir sıkıntı yaşamazken şimdi neredeyse 20 dakikamı ne giysem diye dolabın önünde içine bakarak geçiriyorum.

Sevimsiz can sıkıcı bir durum.

Dün Emre'yle birlikte New York'ta 5 Minare filmine bilet aldık cumartesi günü izlicez, Emre'de geçen hafta air hockeyde yenilmenin acısını unutamamışki, rövanşını istiyor ne derler yenilen pehlivan güreşe doymazmış.

Ofisteki balkonda yanlız kalmış, bence biraz dışlanmış bir saksı çiçeği var yazdan beri bir kere bile açtığını görmedim, içemediğim bardakta kalan, çay, kahve, su, kola ne varsa içine döktüm...

Dün balkona çıktığımda ne görüyüm benim yanlız kalmış, dışlanmış saksı çiçeğim pembe pembe çiçekler açmış ne kadar sevindim anlatamam meğersem benim sessiz kızım, ayaz soğuk istermiş.

Resmini çektim ama daha yükleyemedim...

İki gündür, sosyal faaliyetler içersinde olduğumdan dizilerimi izleyemiyordum, dün akşam oturdum hepsini internetten bir güzel izledim...

Behzat Ç. bir Ankara dizisi olmasaydı gene böyle izler miydim diye soruyorum kendime, hatta Emre'yle birlikte düşünüyoruz, galiba izlemezdik, biz gariban Ankaralılar sahip çıkıyoruz dizimize...

Yanlız o Öyle Bir Geçer Zamanki dizisi bu hafta nasıl bir noktada bitti öyle... Allam allam acaba Cemile bu sefer hakkaten katil olur mu?

O Neriman yenge denen karıda ne midesiz biri öyle allam valla Mete'nin amcasına yumruğu az bile kaldı, Karolin konusuna girmek bile istemiyorum, kızım değer mi yaaa..... Şimdi çocuklarını döven, evden kovan adam, gün gelir sanada yapmaz mı?

Neyse iyice anneanneye bağlamadan kapatıyım konuyu....

Hadi birde benden günün sözü olsun, allah bir kapıyı kapatırken diğerini açar, her akşamın bir sabahı vardır, çok şey bildiğini sananlar aslında hiçbirşey bilmeyenlerdir.

2 Kasım 2010 Salı

Erken kararırken havalar....

Gene bilen bilir diyerek başladığım bir yazı; bilen bilir benim için kış saatlerin geri alınmasıyla başlar, 21 aralıkta biter neden çünkü 21 aralıktan sonra günler giderek uzar, helede saatler ileri alındımı amann değmeyin keyfime......İşten çıkarken artık karanlık çok mutsuzum....

Okumak istiyorum, evet.... elime ne geçerse okumak istiyorum, belkide bu yüzdendir sürekli daha fazla blogu takip etmeye başlamam. Seviyorum okumayı.....

Geçen cumartesi, napalım napalım derken benim aklıma çok şahane bir fikir geldi, Keçiören'e, tıpkı İstanbuldaki gibi kocaman bir akvaryum açıldı böyle havuza dalabiliyorsun, balıkları elleyebiliyorsun falan. Ohh mis gibi, tamam dedik cumartesi öğlen 3te gidelim.... Doluştuk arabaya heycanlıyız balıkları görcez diye, hatta benle iddalaşıyorlar, dedim dalarım ben tüple içeri diye, yok dalamazsın falan... Zaten Keçiören Belediyesi saolsun öyle güzel levhalar koymuşki!!!!! Elimizle koymuş gibi bulduk!!!!

Anammm o ne, o nasıl bir sıra, nasıl anlatsam size... Şöyle anlatıyım bizim Rektörlük binasından nizamiye'ye kadar sıra.. Okul otobüsleri gelmiş, pusetli aileler falan... Bide sıra ilerlemiyor, yok dedik bekleyemeyiz zaten saat 3, havada erken kararıyor falan....Hevesim fena halde kursağımda kalaraktan ve başka sefere diyerekten çıktık.

Napalım napalım derken bir bakmışır bowling oynuyoruz, langırt oynuyoruz, kumpir yiyoruz, air hockey oynuyoruz, çocuklar gibi şen bir hafta sonu geçirdik.

Bu arada Emre'yi çok pis yendim air hockey'de ......

Cuma günü annemle sabahtan akşama kadar film izledik, önce tekrardan Melekler ve Şeytanları izledik, sonra sinemaya gittik L'age de Raison, Aşka fırsat veriri izledik, güzel bir filmdi, sonra eve geldik akşam yemekten sonra Eyvah Eyvah'ı izledik.. Annemle çok eğlendik....

Pazar günü ise tüm gün evde yatmanın verdiği muhteşem hafiflikle mutlu oldum...

Dün akşam Sakarya'daki Eski Yeni Bar'da Yasmin Levy'i dinlemeye gittik, böyle giderken Emre'ye söyleniyordum, ya herkes şarkıları bir ağızdan söylerse diye, o da yok artık ispanyolcamı bilcek herkes diyordu, bi gittik kadın bi başladı...Ufff çok güzel sesi var kadının.... Makyajıda çok güzeldi, siyah siyah boyamış gözleri. Bir tane şarkısına başladı tüm eskiyeni bir ağızdan söylüyor. Emre'yle ben kaldık böyle.... Meğersem bizim millet bülbül gibi ispanyolca şarkılar söylermiş. 9'da başlaması gereken konser 9:30'da başladı, biz 10:30'a kadar dayanabildik, böyle ben bir yorgundum....

Bu haftayı saymayalım bir sonraki hafta artık bavulumu hazırlamaya başlayacağım yavaştan, saolsun Özge çok güzel yardımcı oldu, neler yememiz gerekiyor, neler alabiliriz, hava nasıl olur konusunda......