25 Kasım 2010 Perşembe

İspanya gönlüm sende kaldı...

Ne kadar güzeldi, Ankara'dan kopmak, bir haftalığına herşeyi geride bırakmak..

İspanya bikere çok güzel, hep en çok gitmek istediğim yerler arasındaydı, sonunda benim canım annecim saolsun beraber gittik.

Kötü bir haber malesef Xavi ile tanışamadım, ama olsun bir sonraki İspanya gezimde mutlaka uğrayacağım kendisine, ama orda televizyonda izlediğim kadarıyla takımla ilgili bir sorun mu birşey varmış....

Tempo turla gittik, zaten Tempo turla gözüm kapalı giderim, tur rehberimiz mükemmel bir rehber olan Selahattin Bey'di, kendisi 17 senedir İspanya'nın güzide şehri Malaga'da yaşıyormuş...

O kadar güzel, anlattı, gezdirdi çok mutlu ve memnun döndük. 6 günde 7 şehir gezdik, bavul aç kapa uzmanı oldum ama muhteşemdi...

İspanya halkı genel olarak güzel bir halk valla hiç çirkin birini görmedim, tüm kadınlar şık vallahi, göçmen olarak Fas halkı çok fazla....

Siesta yapıyorlar dükkanları öğlen kapatıyorlar öğleden sonrada açıyorlar, pazar günleri her yer kapalı ama her yer.

Bunların bizim YKM, Amerikalıların Macy's diye bir çarşıları var El Corte Ingles diye, ispanya'ya bayağı bir iş olanağı sağlıyor hatta rehberin anlatığına göre firmanın biraz baskısı ile hükümet kararlarını falan bile değiştirebiliyormuş. Pazar günleri oda kapalı.....

Güneye doğru indikçe tabi, havalar ısınıyor, biz Madrideyken bi ara sağnak yağdı sonra geçti zaten, şemsiye satan çinlilere gün doğdu. 3,5 Euro'ya sattılar bize....

Alışmışız Türkiye'de şişe suya 1 liradan az vermeye orda 1 Euro 2 lira gibi, tadı bizim damak tadımıza en uygun olan marka Lanjaron markası.

Madrid, Toledo, Cordoba, Granada, Malaga, Sevilla ve Barcelona'yı gezdik.

Ben gönlümü Sevilla ve Malaga'ya kaptırdım..... Havada güzel.

Hele Malaga mükemmel, deniz kıyısı sıcak, güzel. Bizim rehber orada yaşıyormuş zaten.

Müzeler, katedraller gezdik, şaraplar içtik, fazla fazla deniz ürünleri yedik... Biraz balık yemesem iyi olabilir =)

İspanyollar çok fazla ingilizce konuşmuyorlar, bendeki ispanyolcada zaten yok desek daha doğru olur. İşte yol sorarım, yemek, alışveriş falan o kadar. Kasaya gidiyorum süper alışveriş mesela hediye paketi olsun mu diye soruyor tak orda "now in english" diye hooop ingilizceye geçiyoruz.

Tip olarak çok çok bir farkımız olmadığından herkese İspanyolca konuşuyorlar..

Herkes kemik gözlük kullanıyor, valla çerçevesiz gözlük kullananı görmedim. Kadınlar hep fular takıyor ve bakımlılar....

Barcelona, Katalan olduğu için Katalanca konuşuyorlar, tüm yol levhaları katalanca altında İspanyolca yazıyor gerçekten çok farklı iki dil. Onun için Barcelona'da yaşama arzumu bir süre erteledim İspanyolca bilmeden birde Katalanca rüzgarına kaptıramayacağım kendimi.

Barcelona insanların denizede girebildiği ender büyük şehirlerden biri. La Rambla caddesi gece gündüz kalabalık ama tabi geceleri daha kalabalık.. Rambla, ispanyolcada nehir yatağı demekmiş, nehir yatağını kapatmışlar.

Gaudi'nin eserlerini gezdik gördük... La Sagrada Familia katedralini gördük, La Boqueria'yı. Görmemiz gereken birçok şeyi gördük...

Görmediklerimizde bir başka geziye nasip....

Oteldeyken televizyon izledim, ispanyolcamı geliştirdim, fransızca bilmek avantaj oldu... Ama hızlı konuşuyor bu millet....

Yanlız gittiğimde anladımki, başka bir yere gittiğinde insan eski alışkanlıklarınıda geride bırakması gerekiyor, bu alışkanlıklar arkadaşlıklarıda kapsıyor, yeni bir hayata oranın alışkanlıklarıyla başlıyorsun... Yeme alışkanlıkların bile değişiyor, en basitinden sabahları kahvaltıda zeytin yerken artık kahvaltıda zeytin yiyemiyorsun....

Diyorumki şöyle Madrid'de bir sanat tarihi masteri yapsak, veya bir şekilde Sevilla yada Malaga'ya gitsek... Ohhh ne güzel olur....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder