6 Ekim 2010 Çarşamba

Bazı şeyler var aklımda.....

Bugün ofiste çok yorucu olmayan günlerden birindeyim, başkalarını dinlemektense kendi iç sesimi dinliyorum, bol bol blog okuyorum. Blog okumayı seviyorum, çünkü sürekli değişiyor, bir kerede bir çok kişiye ulaşabiliyorum, hiç tanımadığım insanların dünyalarına girebiliyorum.

Aklımda olan şeyler var....

Gitmek...
Ben hiç gidenlerden olamadım, olmadım. Ben hep gidenlerin arkasından bakan oldum. Gitmek derken bir yerden bir yere gitmek anlamında felsefe yapmıyorum. MySis gitti, Edoş gitti, Yasom, DenizKuşum, Pın, Elo hepsi gitti, Ankara'da ben kaldım. Arada bir benim işimden nefret etme damarım tutar geçenlerde gene tuttu, acaba diyorum bana bir gün tak edicek mi? Yada tık edecek mi, bende gidecek miyim? Her zaman derim her bitiş yeni bir başlangıçtır.

Güven...
Dün akşam evde Oprah Show'u izliyordum, bu amerikalıların kendilerine olan güvenlerine hayran kalıyorum, şimdi bunların nufüsünun yarısı obez ya, o konu ile ilgili bir programdı, işte yok kilo veriyorum arkadaşlarım benden nefret ediyor, yok kızım hep şeker yiyor gibi. Konuk kadında bir kitap yazmış, Oprah ile bunlar sürekli kendine güvenin ne kadar önemli olduğundan bahsedip durdular, valla bu Oprah iyi konuşmacı, program sonunda bende bir gaz kendime güvenimi arttırdılar. Be full of yourself diyorlar... Neden" self confidence" değil bilemedim.

Arzu, istek...
Bu Amerikalılar der, be careful what you wish for diye, valla doğru, insan istedikleri konusunda dikkatli olmalı. Etraflıca düşünmeli..

Üstesinden gelme....
Bazılarınız diye bilirsiniz, bla bla böğkk çok sıradan diye ama, allah kimseye kaldıramayacağından fazlasını vermez, herkes en kötüsü kendi başına geldi sanır, ama herkesin olayları ele alış şekli farklıdır.

Farkındalık....
Bu farkındalık konusunu, kendine güven veya tecrübe ile birlikte ele almak geldi içimden. Çalışma arkadaşlarıma göre genç, okuldaki üniversite öğrencilerine göre yaşlıyım. Bence kişinin kendinin farkında olması gerekli. Şimdi bizim okulda arabalı öğrenci sayısı bir hayli fazla, kimiside böyle lüks araba sürmenin bir imtiyaz olduğunu sanıyor, ama bizim emektar polislerimiz bunları yemiyor. Ama helal çocuklara kendi haklarını haksız olsalar bile savunuyorlar. (uff çok alakasız oldu, kafamda başka birşey vardı başka türlü anlatıcaktım ama olmadı)

Saygı....
Benim için saygı verdiğin kadar saygı görürsün çok doğru bir kalıptır. Görev değişikliğim nedeniyle farklı üç patron tanıdım. Benim asıl patronum, emir komuta zincirinde en zayıf halka olduğumu bana her zaman hissettirir, attığım saygı dolu emaillerime emir kipiyle biten cevaplar yazar, şu an ki patronum şikayetlerimi dinler ve bunların üzerine gider, halletmeye çalışır, asla emir kipiyle biten emailler atmaz, bazen çok zor ve yorucu olur ama herşeyin farkındadır. Çalıştığım kişilerlede öyle bana saygı duymayana, saygı duymam.

Sabır, dinleme....
En basit kural karşındakini dinleyeceksin kardeşim, bakalım ne anlatıyor, ne istiyor, karşındakini dinlemezsen eğer olmaz. Şimdi ben öğrencilerle çok içli dışlı olmaya başladığımdan beri, bu güzel genç, zeki çocuklarımın iletişim sorunu yaşadıklarını gördüğümden beri daha anlayışlı ve sabırlı oldum (zaten öyleydim) Çok şeker saçmalıyorlar, bende sabrediyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder